Bir belediye düşünün; işçileri her sabah saat 8.30’da işe başlamaları gerekiyor. Ancak belediyenin hemen yanındaki kafede, işe başlama saatinin ardından çoğu personel pohça veya börek almak için sıraya giriyor. Saat 9’a kadar sıra ancak bitiyor ve işçilerin çoğu saatlerini bu şekilde geçiriyor.
Bu durumun maliyetini basit bir matematikle hesaplamak mümkün. Her gün yaklaşık 100 belediye çalışanı, işe başlama saatinden sonrasını bu şekilde geçiriyor. Bu, günlük 100 saatlik bir "hırsızlık" demek. Ayda bu süre 3000 saate ulaşıyor. Normal çalışma saatlerine göre hesaplarsak, bu 3000 saat işgücü kaybı demek.
Günlük çalışma süresi 8 saat olduğuna göre, 3000 saat / 8 saat = 375 gün. Yani belediyenin, işçilerin geç başlamaları nedeniyle ayda tam 375 gün kaybettiği bir zaman dilimi var.
Peki bu kayıp ne kadar maliyete denk geliyor? Diyelim ki bir kişinin aylık maaşı ve SGK toplamı 40.000 TL. Ayda 20 gün çalışıldığını düşünürsek, günlük maliyeti (40.000TL+(40.000 TL*%37,5SGK payı))/20gün = 2.750 TL olarak hesaplanabilir.
Dolayısıyla, 375 gün boyunca yapılan bu "hırsızlık" belediyeye aylık olarak 375 * 2.750 TL = 1.031.250 TL'lik aylık bir maliyet getiriyor. Yıllık olarak bakıldığında ise bu rakam yıllık 12.375.000 TL'yi buluyor.
Bu kayıplar, sadece işçilerin geç başlamasından kaynaklanan zaman kaybının doğrudan maliyeti olarak düşünülebilir. Ancak bu durumun belediyenin verimliliği ve hizmet kalitesi üzerindeki etkileri de göz ardı edilmemeli. Verimlilik kaybı, hizmetlerin zamanında ve etkin bir şekilde sunulmasını engelleyerek, topluma sağlanan hizmetlerin kalitesini olumsuz etkileyebilir.
Kısacası, görünmeyen bazı maliyetler aslında çok büyük etkilere sahip olabilir. Belediye yönetimlerinin bu tür verimsizlikleri minimize etmek için gerekli adımları atması, hem maliyetleri azaltacak hem de hizmet kalitesini artıracaktır.