Medipol Mega Üniversite Hastanesi Beyin Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Cem Dinç, bel ve boyun fıtığı tedavisinde kullanılan mikrocerrahi yöntemi hakkında bilgiler verdi. Bel ve boyun ağrılarının toplumda en yaygın görülen ve en çok iş ve güç kaybına yol açan şikayetler arasında olduğunu söyleyen Prof. Cem Dinç, “Nüfusun yüzde 80’i hayatının bir bölümünde omurga kökenli ağrılar nedeniyle en az bir kez hekime başvuruyor. Her ağrı fıtık belirtisi olmamakla birlikte mutlaka hekim tarafından değerlendirilmelidir. Hastalığın tanısı ve tedavisinde kullanılan teknoloji ve tekniklere paralel olarak artık bel ve boyun fıtığı ameliyatlarına halk arasında açık ameliyat denilen klasik cerrahiye daha az ihtiyaç duyuluyor” diye konuştu.
“Fıtık operasyonlarında altın standart”
Bel ve boyun fıtığı ameliyatlarında dünyada altın standart olarak kabul gören mikrocerrahi yönteminden ve hastaya sağladığı avantajlardan bahseden Prof. Dr. Dinç, açıklamasına şöyle devam etti: “Günümüzde bel ve boyun fıtıkları, omurilik daralması gibi rahatsızlıkların tedavisinde sıklıkla kullanılan mikrocerrahi yöntemi özetle operasyonda mikroskop yardımıyla detaylı görüntü elde edilen ve başarı oranı çok yüksek olan cerrahi seçeneğidir. Bu yöntemde fıtık yaklaşık 2 santimlik bir kesiden girilerek çıkarılır. Hastalar operasyon sonrası aynı gün ayağa kaldırılıp yürütülür. Operasyon kesisi küçük olduğu için çevre dokular hasar görmez. Operasyon sırasında bölgenin üç boyutlu ve oldukça detaylı görüntüsünün elde edilmesi sayesinde komplikasyon riski minimize edilir. Mikrocerrahi, ağrının geçmesinin yanı sıra sinir dokusunun korunması hedefini de yüksek bir oranla tutturur.”
“Ameliyat son çare inanışı doğru değil”
Boyun, bel fıtığı ve omurilik daralmalarında hastaların yaptığı en büyük hatanın ağrıyı çekerek vakit kaybetmek olduğunu açıklayan Prof. Dr. Dinç, en büyük riskin geri dönüşümsüz hasar olduğunun altını çizdi. Dinç, “Ameliyat olmak doğal olarak hastalar için kolay verilebilecek bir karar değil. Her cerrahi girişim kendi içinde belli oranlarda riskler taşır. Ancak tek ve doğru olan tedavi seçeneği ameliyat olduğunda, ameliyat olmamak ya da ameliyat dışı yöntemler tercih etmek çoğu zaman daha büyük risklere ve geri kazanılması mümkün olmayan kalıcı hasarlara yol açabilir. Boyun ağrısı kola, bel ağrısı ise bacağa yayılıyorsa bu genellikle bir fıtığın habercisidir. Hastalarımızın yaşam konforunu düşüren bu ağrılar sinir dokusunda da hasara yol açıyorsa ve çekilen MR’larda da problemin kaynağı doğru bir şekilde saptanıyorsa, gecikmeden ameliyat olmak en doğru tedavi seçeneği olacaktır. Ameliyatı son çare olarak düşünerek diğer yöntemleri denemek zaman kaybına neden olacak ve bu sürede sinir dokusunda gelişecek olan hasarı geri kazanmak mümkün olamayacaktır” şeklinde konuştu.
“Yaşam tarzı omurga hastalıklarını tetikliyor”
Toplumda omurga rahatsızlıklarının görülme sıklığındaki artışa dikkat çeken Prof. Dr. Cem Dinç, “Omurgamız başımız ve bacaklar arasında yer alan vücut ağırlığımızın üçte ikisini taşıyan köprü gibidir. Güçsüz kas yapısı, aşırı kilo problemi, hareketsiz yaşam tarzı, sigara tüketimi, masa başında geçirilen uzun mesai saatleri ya da sürekli ayakta durup beden gücünün kullanılması gibi etkenler, omurga hastalıklarına yakalanma ihtimalini artırır. Bel fıtığı ve boyun fıtığının dışında omurilik kanalı daralması (spinal stenoz), bel kayması (listezis), omurilik tümörü gibi çok farklı omurga rahatsızlıkları vardır. Bu yüzden omurgadaki her ağrı önemsenmeli. Hastanın yaşı, ek hastalıkları şikayetinin gelişimi, süresi, nörolojik bulguları ve MR görüntüleri her hastanın özelinde dikkatli bir şekilde irdelenmeli ve uygun ameliyat seçeneği belirlenmelidir” ifadelerini kullandı.
Haber Resimleri
,