Ramazan Özcan, girdi maliyetlerinin yüksekliğinden kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle yetiştiricilerin zor durumda kaldıklarını belirterek, “ Üretim maliyetleriyle et fiyatları arasında önemli bir uçurum vardı. Aslında et fiyatlarını geçmişte eğer bu önlemi alıp da fiyatları piyasa şartları ve üretim maliyetlerine göre düzenleseydik bugün bu krizle karşı karşıya kalmayabilirdik” dedi.
Uzun zamandır hayvan yetiştiricilerinin zor durumda olduğunu ve bunu her fırsatta dile getirdiklerini ifade eden Özcan, “ Hayvancılıkla ilgili uzun zamandır her fırsatta kamuoyunda ifade ediyoruz. Geçen yıl ve önceki yıl siyasi otoritenin temsilcilerine de paydaşlarımızın tamamına da kırmızı ette ve canlı hayvan yetiştirildiğinde büyük bir kriz geliyor diye ifade etmiştik. Uzun zamandır yetiştiricilerimiz zor durumdaydı. Özellikle girdi maliyetlerinin yüksek olduğunu, girdi maliyetlerinin yüksekliğinden kaynaklanan sektördeki bazı arkadaşlarımızın önemli zararlara maruz kaldığını, dolayısıyla yetiştiricilerimiz artık dönem dönem işi bıraktıklarını ifade ediyorduk” şeklinde konuştu.
“Eğer inek yoksa dana yok, dana yoksa da et yok demektir”
Üretim maliyetleri ve et fiyatları arasında önemli uçurum olduğuna değinen Özcan, “ Üretim maliyetleriyle et fiyatları arasında önemli bir uçurum vardı. Aslında et fiyatlarını geçmişte eğer bu önlemi alıp da fiyatları piyasa şartları ve üretim maliyetlerine göre düzenleseydik bugün bu krizle karşı karşıya kalmayabilirdik. Ama bugün yaşadığımız asıl önemli şey artık girdi maliyetlerini geçtik, çok yoğun bir inek kesimiyle karşılaştık. Eğer inek yoksa dana yok, dana yoksa da et yok demektir” diye konuştu.
Yüksek maliyetler karşısında yetiştiricilerden uygun fiyata et talebinin yanlış olacağını ve et fiyatlarında kalıcı tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yapan Özcan, “ Ramazan ayına giriyoruz. Muhakkak ki merkezi hükümetimiz et fiyatlarıyla ilgili önemli bir tedbir alacaktır. Fakat biz kalıcı tedbirler istiyoruz. bunlar spontane, daha çok günübirlik vatandaşın uygun fiyata et yemesini programa almak yerine kalıcı bir şekilde uzun vadede hayvancılığı kurtarmamız gerekiyor. Hayvancılık ve hayvan yetiştiriciliği gerçekten zor bir dönem yaşıyor. Fiyatların çok artması da çözüm değil. Fiyatların çok artması tüketimi de geriletebilir. O zaman bu yeni bir krize yol açar. Dolayısıyla acilen, siyasi temsilcilerimiz, Tarım Bakanlığımız, Et ve Süt Kurumu hayvan yetiştiriciliğiyle ilgili kalıcı, önemli bir politika geliştirmek zorunda. Girdi maliyetlerinin en düşük seviyelere çekilerek et fiyatlarındaki maliyetler düşürülünce de piyasalara, insanların alım gücüne uygun bir şekilde de piyasaya et arz edilir. Ama bu yüksek maliyetler karşısında da yetiştiricilerimizden çok uygun fiyata et satmalarını talep etmek çok yanlış olur ve bunu da uygulamak mümkün değil. Dolayısıyla hayvancılıkta, tarımda muhakkak çok kalıcı tedbirler almak lazım” ifadelerini kullandı.
İnsan hayatının sürdürülebilirliği açısından tarımın ve üretimin önemine değinen Özcan, “ Dünya Kovid-19 pandemisinden sonra insan hayatının sürdürülebilirliğinin en önemli faktörünün tarım, üretim olduğunu her fırsatta ifade ediyorum. Bu yıl tarım ve hayvancılık yılı olmalı. Merkezi hükümetimiz kesinlikle bu yılı tarım ve hayvancılık yılı ilan etmeli. Ve ciddi anlamda burada hizmet veren üreticilerimizi ve yetiştiricilerimizi de sübvanse etmeli. Onlara önemli destekler sağlanmalı. Yani burada uygulanan küçük desteklemelerle bu krizin içerisinden çıkamayız. Bize inek, dana lazım. O zaman bu ülkede et krizi olmaz. Ama bu mevcut politikalarla maalesef bir hayal kırıklığıyla karşı karşıya kalırız” diye konuştu.
Öte yandan Özcan, 25-27 Mart tarihleri arasında yapılacak olan “Kayısı Çiçeği Şenliği” kapsamında 26 Mart Cumartesi günü saat 16.00’da Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi Konferans Salonu’nda Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli tarafından ‘Kayısının Besin Değeri ve İnsan Beslenmesindeki Yeri’ ve Uzman Nörolog Dr. Sema Targıt Akbaşak tarafından da ‘ Kayısının Sinir Sistemi Üzerinde Etkileri’ konulu sunum yapılacağını belirtti.
Haber Resimleri
,
,