Tarih: 15.03.2022 12:42
Diyarbakır annelerinin mücadelesi kitap haline getirildi
Çocuklarının terör örgütü PKK tarafından çeşitli nedenlerle kandırılarak kaçırıldığı iddiasıyla 3 Eylül 2019’da Türkiye’nin dört bir yanından Diyarbakır’a gelen aileler, HDP İl Binası önünde başlattıkları oturma eylemiyle tüm Türkiye’nin gündemine oturmuştu. 900’ü aşkın gündür eylemlerini sürdüren kimi kızı kimi oğlu için gözyaşı döken ailelerin o görüntüleri hafızalara kazınırken Hollanda’da doğup büyüyen Araştırmacı Gazeteci Tülay Demir Oktay, ailelerin yaşadıklarını kitap haline getirdi. Ailelerle bölgede çok kez görüşen, yaptığı röportajları kitap haline getiren Oktay, ailelerin çocuklarına kavuşabilme yolunda verdiği mücadeleyi anlattı. Dağdayken annesinin sesini televizyonda duyan ve kaçmaya karar veren bir gencin hikayesinden etkilenerek kitaba “Annemin Sesi” adını veren Demir Oktay, kitaptan elde edeceği tüm geliri ise Diyarbakır anneleri ve terör örgütünden kurtulan çocuklara yönelik gerçekleştirilecek çalışmalar için bağışlayacak. Kitabın oluşum sürecine ilişkin bilgi veren Araştırmacı Gazeteci Tülay Demir Oktay: “Diyarbakır anneleri ilk HDP İl Binasının önüne oturduklarında ben televizyonda, haberlerde gördüm. O annelerle röportaj yapmak istedim, yanlarına gittiğimde aslında bunu kitaplaştırma fikri orada anneleri duyduğum anda oluştu. Bu kitapta Diyarbakır annelerinin yıllardır yaşadıkları mağduriyeti, o ailelerin bir terör örgütü tarafından yıllarca nasıl bastırılmış, korkutulmuş olduğunu okuyacağız. Bir anda bir annenin cesaretiyle anneler bir araya gelmiş ve evlatlarını istiyor. ‘Biz terörist annesiyiz boynumuz hep büküktü’ diyen anneler. Bir yandan da terör korkusu ve terörün yanı sıra bir de orada kendi çevrelerinin baskısı, bugünkü aslında bizim legal bir parti diye bildiğimiz HDP’nin onlar üzerinde kurmuş olduğu psikolojik baskı” dedi.
“Hiç uğruna bu çocuklar tamamen bir terör oyuncağı”
Diyarbakır’daki mücadeleyi gördükten sonra yaşananları dünyaya duyurmak istediğini anlatan Oktay: “Cesaretlerini toplayıp gür sesli meydana çıktılar ki buna bizim vesile olmamız, onların sesini herkese duyurmamız boynumuzun borcu olsun dedim ve bu şekilde yola çıktım. Sadece Türkiye için değil bütün dünyaya bunu duyurmamız gerektiğine gönülden inanarak yola çıktım. O yüzden kitabı 3 dilde hazırladım. Hollandacası, İngilizcesini hazırladım. Dünyada yaşayan diğer insanlar da bu anneleri bilsin istiyorum. Yaşanan dramı, terörün nelere maal olduğunu, bu çocukların nasıl kaçırıldığını, kandırıldığını, kandırılarak genç bir nesli nasıl yok etmeye çalıştıklarını, nasıl terörün oyuncağı haline gelebiliyor çocuklar görsünler istiyorum. Onlara burada vaad edilen hiçbir şey dağlarda yok. Hiç uğruna bu çocuklar tamamen bir terör oyuncağı, organize suç örgütüne hizmet etmekten başka hiçbir şey yapmadıklarını gelen gençler bizzat anlattılar. HDP Binası zaten tamamen boşaltıldı, boşaltılmadı kendileri kaçtılar. Annelerin o feryadına, gücüne artık dayanamadılar gittiler. İçlerinde Türkçe bilmeyen anneler vardı” şeklinde konuştu.
“Kahrından kanser olmuştu ama bütün gücüyle savaşıyordu”
Evlat nöbetine katılan annelerden Ayşegül Biçer’i anlatan Oktay: “Kahrından üzüntüsünden kanser olmuştu. Bir yandan hastaydı güçsüzdü ama bir yandan da bütün gücüyle savaşıyordu. Aslında ben ne kitabın isminin ne olacağını biliyordum ne de bu kitapta sonu nereye bağlayacağımı bilmezken o arada Ayşegül’ün oğlu geldi. Mustafa bana yaşadıklarını anlattı ‘Ben hep kaçmak istiyordum ama biz de korku, baskının dışında ümitsizliğe de yol açıyorlar. Artık umudumuzu kesmiştik’ dedi. Sonra bir şekilde tanıdıkları biz senin anneni gördük televizyonda demişler derken annesini gerçekten bir gün televizyonda görüyor. ‘Ben annemi görüp sesini duyduktan sonra kaçmaya yüzde yüz karar verdim, her şeyi, ölmeyi de göze aldım’ diyerek kaçıyor. O annemin sesini duydum dediği anda da aslında ben kitabın adını koydum, dilerim ki dağda tek bir evlat kalmayana kadar hepsi dönsün, gelsinler. Bundan sonra da bu ülkeden bir tek evlat da terör örgütü tarafından kandırılamasın, götürülemesin. Hangi anne evladından vazgeçebilir ki” ifadelerini kullandı.
“Bu anneler terör örgütünü bitirecek, buradaki hikayeler kesinlikle bir farkındalık oluşacak'
Diyarbakır’da yaşananları dünyanın görmezden gelemeyeceğini ifade eden Oktay şunları söyledi: “Avrupa bu ülkelerin varlığından haberdar olmalı artık belki gerçekten haberdar değiller. Biz anneleri duyuracağız ama onlar görüp, duyup hala bilmemezlikten geleceklerse de o da artık trajikomik durumu diyelim. Bugünkü yaşanan savaşlarda kimsenin sesinin çıkmadığı gibi ya da duruma, adamına göre hareket ettikleri gibi. Teröre karşı hep birlikte hareket ederek karşı durmamız gerekiyor. Anneler bunu yaşamış, dağdan gelen çocuklar bunu anlattıkları için HDP gençlik merkezlerinden onların eliyle götürüldüklerini anlatıyor bu çocuklar. Buradaki hikayeleri hem tüm annelerin bilmesi gerekiyor, hatta bütün gençlerin. Buradaki hikayeleri bildikten sonra kesinlikle bir farkındalık oluşacak. Bu kitabı satın alarak oradan daha fazla çocukların dönmesine vesile olacak ve bu çocukların daha fazla topluma karışması, iş istihdamı için burada bir yer edinebilmeleri için bir fırsat doğacak. Kitabın gelirinin tamamı da bu projede kullanılacak. 90’lı yıllarda oradaki anneler, babalar çocuklarını şehir dışlarına kaçırıyorlar. Yurt dışına gönderiyorlar. O zamanki genç olan jenerasyon şimdi anne baba olduğu için bütün yaşananları kendileri birebir yaşadıkları için artık buna hayır diyor. ’Siz bizim üzerimize oyunlar kurdunuz yaptınız, bizi korkuttunuz’ diyorlar. Şimdi öyle değil, devletin onlara sahip çıktığını anneler bildiği için her şeyden önce devletine güveniyor. Bu anneler terör örgütünü bitirecekler diye düşünüyorum”
“Çocukları sınırdan geçirdiğinde para alıyorlarmış”
Terör örgütü içerisinde katılmaya çalışılan çocuklar üzerinden para kazanıldığını, kızlara tecavüz edildiğini anlatan Oktay: “Arada aracılar varmış bu çocukları sınırdan geçirdiğinde para alıyorlarmış 150-300 bin para alıyorlarmış. Bunu hem giden çocuklar söyledi hem anne babalar biliyor. Siz bize bu kadar para verirseniz biz çocuğunuzu getiririz diyenler de olmuş. Aynı şey Maide Hanım’da Berlin’de 30 bin Euro istemişler, verirsen çocuğunu sana geri getiririz diye. Hatta bazı Avrupa’daki aileler 100-150 bin Euro kadar para falan yatıranlar da olmuş. Böyle bir insan ticareti durumu da yaşanıyor. Çok küçük yaşlarda 8-9 yaşındaki çocukların taburları varmış sırtlarında silahları, tüfekleri o tüfekler kendi boylarından büyükmüş, yürürken tüfeklerin ucu yere sürünerek onlara orada eğitim veriyorlarmış. Yaşanan o kadar büyük dramlar var ki kızlara orada tecavüz edilip, doğan çocuklarda orada yine ayrı bir bölümde toplanıyor. Kanayan yaramız bu iş biterse biz ülke olarak çok daha refaha kavuşacağız” diye konuştu.
Haber Resimleri
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
google-site-verification=fbYrMdn3Hyi0caRejTjzseDQOCgT9wF5nMcdT4_yxLI