Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Ergün’e göre, Çernobil’de yeniden bir kaza yaşanabileceğine ve radyoaktif sızıntının yeniden bir tehdit unsuru oluşturabileceğine yönelik bu senaryolar gerçekle bağdaşmıyor. Ergün, teknik bilgiye dayanmadan kurgular üzerinden korkutucu senaryolar yazılmasının neden olduğu bilgi kirliliğine dikkat çekerek, “Bu konularda güvenilir kaynaklara ve kuruluşlara itibar edilmeli. Yorumların teknik bilgilere ve teknik analizlere dayandırılması lazım. Kurgu yapmanın anlamı yok, kimseye de faydası yok” değerlendirmesinde bulundu.
Çernobil Nükleer Enerji Santralinde elektrik kesilmesi nedeniyle jeneratörlerin devreye girdiği, nükleer santralin soğutmasında kullanılan dizel yakıtın 48 saat sonra tükeneceği, soğutma sisteminin çalışmayacağı ve bundan dolayı santralin riske gireceği şeklindeki açıklamaların ardından Rusya Enerji Bakanlığı, nükleer santrale Belarus üzerinden yeniden elektrik verildiğini açıklamıştı.
Santral uluslararası kuruluşlar tarafından izleniyor
Doç. Dr. Şule Ergün, kriz ortamı yaşandığı için bazı çekincelerin ortaya çıkmış olabileceğini kaydederek, “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), Dünya Nükleer Birliği (WNA) gibi çok sayıda uluslararası kuruluş süreci yakından takip ediyor. Şu ana kadar yaşananlara baktığımız zaman Çernobil’de nükleer emniyete yönelik ciddi bir tehdidin oluşmadığını görmekteyiz” dedi.
Ukrayna’da bulunan nükleer santrallerin emniyeti ile ilgili kamuoyunda bir bilgi kirliliği oluştuğuna dikkat çeken Ergün, konuya ilişkin görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Rusya ve Ukrayna arasındaki kriz, ülkemizde ve dünyanın genelinde bir numaralı gündem maddesi haline geldi. Ukrayna’da bulunan nükleer santrallerin emniyeti açısından herhangi bir sorun görünmüyor. Radyoaktif sızıntı ile ya da radyoaktif maddelerin etrafa dağılmasıyla ilgili bir güvenlik problemi yok. Kriz ortamında bir nükleer santralin emniyetinin sağlanmasının zor olabileceği ya da nükleer santralin kendisine yönelik bir saldırı meydana gelebileceği düşüncesiyle endişe duyuluyor olabilir. Ancak şu ana kadar yaşananlara baktığımız zaman emniyete yönelik ciddi bir tehdidin oluşmadığını görmekteyiz. En son 9 Mart tarihinde Çernobil’de halihazırda kapalı olan ve sökümüne başlanacak olan üçüncü ünite reaktörünün, bir de kaza yapmış olan dördüncü ünite reaktörün soğutulması için kullanılan elektrik sisteminin devre dışı kaldığı söylendi. Bunun için de yedek elektrik sisteminin dizel jeneratörlerinin kullanıldığı bilgisi geldi. Zaten bu böyledir. Fukuşima kazasında da böyle oldu. Elektrik sağlayan sistemler yedeklidir. Ya şebekeden elektrik alırsınız ya şu anda Çernobil’de olduğu gibi dizel jeneratörlerden elektrik üretirsiniz ya da bataryalarla elektrik üretirsiniz. Şu anda verilen bilgiler ışığında konuşuyorum; Çernobil’de soğutmayı sağlamak için dizel jeneratörler kullanılıyor. Bu da kapatılmış olan ve sökülmeye hazırlanan üçüncü ünite reaktörünün içinde hala radyoaktif maddeler bozunmaya devam ettiği için ürettiği ısının giderilmesi için yapılıyor. Santralde kullanılan sistem ve reaktörler çok uzun süre önce kapandığı için de giderek azalan bir ısı üretimi var. Yani Çernobil’deki sistemlerin hala soğutulduğunu söyleyebiliriz. Dizel jeneratörler de çalıştığı sürece bu soğutma devam edecektir. Ayrıca bu iddiaların ardından Rusya Enerji Bakanlığı santrale elektrik verildiğini de açıkladı.”
“1986 ile benzer radyoaktif madde salımı mümkün değil”
Doç. Dr. Ergün, “Santralde soğutmanın sağlanamaması durumu nedeniyle yazılan bazı felaket senaryolarının gerçek olması mümkün mü” şeklindeki soruya ise net bir yanıt verdi: “Soğutma olmazsa bile kesinlikle 1986 yılında yaşanan Çernobil kazası gibi bir şey olmaz. Bu konuda gayet net konuşabiliriz; çünkü 1986 yılında faal bir reaktörde gerçekleşen ciddi bir güç artışı, çok ciddi bir ısı artışı, bu ısı üretiminin etkisiyle başlayan bir yangın ve buhar patlaması vardı. Şu an santral çalışmıyor. Dolayısıyla aynı senaryoyu oluşturmamız mümkün değil. Benzer bir radyoaktif madde salımı mümkün değil.”
“Teknik bilgi ve analizlerle konuşmayanları dikkate almayın”
Santralin izlendiğinin ve izlenmesinin de gerektiğinin altını çizen Ergün, “Elbette izlenmesi gerekiyor ve zaten izleniyor da. Teknik değerlendirmeler, düzenleyici kuruluşlar tarafından, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından yapılıyor. Dünya Nükleer Birliği gibi kuruluşlarda da teknik bilgi değişimi gerçekleştiriliyor. Burada ‘teknik’ ve ‘teknik bilgi’ kelimelerini vurgulamam gerekiyor. Bu noktada teknik bilgiye dayanan ve gerçekçi senaryolar üzerinden konuşmadığımız sürece hata yaparız. Böyle hatalar yapılırsa halkın korkması, krizin psikolojik boyutunun değişmesi mümkündür. Dolayısıyla bilgi kirliliği olabilir. Bence her duyulana inanmamak lazım. Bilimsel verilerle ve teknik analizlerle konuşmayanların dikkate alınmaması gerekiyor. Kurgular, bilgi kirliliğine yol açıyor, gerçekler çarpıtılıyor” diye konuştu.
Gerçekçi olmayan açıklamalarla oluşturulan kurguların bu kriz ortamında bir tarafı beceriksiz ya da kötü gösterme amacını taşıyor olabileceğini belirten Ergün, şöyle devam etti: “Böylesi önemli konularda gerçekten uzman kişilerden bilgi almak gerekir. Zaten uzmanlar da hem yurt dışında hem de ülkemizde olayı takip ediyorlar. Net olarak vurgulamakta yarar var ki, geçmişte yaşanmış Çernobil kazasının bu ortamda karşımıza çıkması mümkün değil. Bu nedenle de konuyla ilgili yorum yapacak herkesin bu doğrultuda konuşması gerekir. Rusya bugün, yeni nükleer santrallerin yapımında da en önde gelen ülkedir. Nükleer enerji alanında dünya çapında edindikleri itibarı, güvenlik sistemleri konusundaki bu başarıları gölgeleyecek bir adım atmayacaklardır.”
Haber Resimleri
,