Prof. Dr. Erol, Rusya Devlet Başkanı Putin, sözde Donetsk Halk Cumhuriyeti ve sözde Luhansk Halk Cumhuriyetleri’ni tanıma kararını onaylamasını ve Rusya-Ukrayna arasında yaşanan krizi İHA’ya değerlendirdi.
Putin’in aldığı kararın sürpriz bir gelişme olmadığını ve beklenen bir gelişme olduğunu söyleyen Erol, “Rusya bu tür krizlerde bilinen adımlardan birini daha attı. Burada Gürcistan modeli olarak da adlandırabileceğimiz bir süreç yaşandı. İkinci Kırım modeli hadisesi şu an için muhtemel görünmüyor. Putin’in buradaki temel hedefine bakıldığında Donetsk ve Luhansk üzerinden net bir şekilde her ne kadar Kiev’e güvenlik bağlamında, endişeler bağlamda hangi adımları atacağıyla ilgili bir takım mesajlar verse de bana göre birinci mesaj alanı Avrupa. Bugün Ukrayna üzerinden Rusya net bir şekilde Avrupa’ya ‘tercihini yap’ diyor. ABD ve Rusya arasındaki bu kararsızlığın en azından kendisi boyutuyla çok daha uzun bir süre kabul edilemeyeceği ile ilgili mesajlar veriyor” açıklamasında bulundu.
Putin’in Sovyetler Birliği’ne ilişkin yapmış olduğu açıklamaları da değerlendiren Prof. Dr. Erol, “1997 öncesi çağrısıyla bunu aslında Avrupa’ya ve Batı’ya çok net bir şekilde söylüyor. Bu krizde Rusya her ne kadar Donetsk ve Luhansk üzerinden kendi iç kamuoyuna yönelik biz bu krizde kazanan tarafız ve bu kazanımlarımızı arttırıyoruz mesajını veriyor olsa da aynı şekilde eski Sovyet alanı, Doğu Blok’u alanı noktasında da kararlılığını ve bu bağlamda her türlü caydırıcılığı ortaya koyacağı yönünde bana göre somut bir mesaj vermiş vaziyette. Burada birtakım küçük cumhuriyetler oluşturma ve bunları tanıma yolunda izlediği politika aslında bir mikro Sovyet oluşturma inşası olarak değerlendirilebilir” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın Çin ve ABD arasında kendi pozisyonunu kendi güç merkezi eksenini inşa ediyor görüntüsü vermesinin rasyonel olarak tartışmalı olduğunu kaydeden Erol, Rusya’ya şu ana kadar verilen tepkilerin etkisiz olduğunun altını çizdi.
Kırım ve Gürcistan’da da aynı etkisiz tepkilerin geldiğini vurgulayan Erol, “Rusya ve ABD bakıldığında o zaman karşımızda nasıl bir tablo var? Rusya ve ABD’nin kazançlı çıktığı, Avrupa ve diğer alanların belki bundan sonraki süreçte çok net bir şekilde zayıflatılacağı veya tercihe zorlanacağı süreçlerle de karşı karşıyayız. Burada Rusya ve ABD arasında başlatılan bir kontrollü belki sistematik yeni bir Soğuk Savaş da gündemde diyebiliriz. Bu yönüyle bakıldığında Avrupa Birliği şu an ki krizden birinci derece olumsuz etkilenen aktör konumunda. Nitekim Kuzey Akım-2 dahil olmak üzere Almanya’nın kendisi, Avrupa Birliği’nin kendisi enerji güvenliği politikalarında bile irade koyamaz vaziyete gelmiş durumda. Rusya’nın “tercihinizi yapın” çağrısı bu açıdan daha anlamlı hale geliyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Erol, Avrupa Birliği açısından enerjiden siber güvenliğe kadar birçok alanda zayıflıkların kendisini gösterdiğini belirterek, “O yüzden Rusya açısından bu hamle Avrupa Birliği’ne dönük önemli bir göz dağıdır ABD açısından da bakıldığında Rusya’nın bu hamlesi ABD’nin elini güçlendiren özellikle AB ve NATO bağlamında daha güçlendiren bir hamle olmuştur. ABD’nin bundan sonra hem AB üzerinde hem de daha spesifik anlamda Batı Karadeniz ve Doğu Balkan bağlamında etkisinin daha da artacağı, varlığını daha da artıracağı bir süreç ile karşı karşıyayız. Bu krizin iki kazananı bana göre Rusya ve ABD’dir. Görünen kaybeden ülke olarak her ne kadar Ukrayna ön plana çıksa da asıl anlamda Avrupa kaybetmiştir. Almanya ve Fransa bundan sonraki süreçte AB politikaları ve batıdaki liderlik mücadelesi anlamında ciddi bir darbe yemiştir” diye konuştu.
Haber Resimleri
,
,