Tıbbî Aromatik Bahçe Günleri’nin üçüncüsünde 'fitokozmatik ve uygulamaları' konusu ele alındı. Seminerde konuşan Dr. Özcan Uzun, “Ülkemizde bitkisel ürünlerin, ‘yüzde 100 Bitkisel’, ‘Tamamen doğal’, ‘Hiçbir yan etkisi yok’, ‘Sorunlarınıza bitkisel çözüm’ gibi sloganlarla satılması, toplum sağlığı açısından çok ciddi bir risk oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.
Aromatik Bahçe Günleri, Altınova Belediyesi Engelsiz Doğa Eğitim Merkezi ve Tıbbi Aromatik Bitkiler Bahçesi Konferans Salonu’nda yapıldı. Seminere; Altınova Kaymakamı Regaip Ahmet Özyiğit, Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral ve eşi Yasemin Oral ile davetliler katıldı. Seminerde; FitoClinik uzmanları alanlarıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Dr. Özcan Uzun, ‘Fitokozmatik ve Uygulamaları’ konusunda önemli açıklamalar yaparken, Ziraat Mühendisi Emine Sarıaslan doğal kremlerin yapılışıyla ilgili canlı sunum yapığ bilgi verdi. Emine Sarıaslan, Altınova’ya özel geliştirilen ve rengini filamingoların pembesinden alan kremi davetlilere hediye etti. Seminerde, FitoClinik’ten Dr. Nedret Öztürk ve Koordinatör Ayşe İlter de tecrübelerini davetlilere aktardı. Yapılan bu çalışmaları çok önemsediklerini belirten Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, “Şifalı bitkilerimizden ürettiğimiz ürünlerimize her gün yeni çeşitler ekleniyor. Rengini, Hersek Lagünümüzün güzelleri flamingolarımızdan alan, özel karışımlı ciltte kaşıntı, egzama, kuruluğa derman olacak kremimizin denemesini yaptık. Bu alanda Altınova’mızı Türkiye’nin önemli merkezi yapmakta kararlıyız. Kadınlar başta olmak üzere çiftçilerimiz, üreticilerimiz için değerli bir alternatif oluşturacağız. Çalışmalarımıza destek veren tüm değerli hocalarımıza ilçem adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Dr. Özcan Uzun, “Modern tıbbın gelişmediği eski çağlarda, insanlar tedavi olmak için nesilden nesile aktarılan tıbbi uygulamalara başvurmuşlar ve bitkisel, hayvansal, mineral kaynaklardan elde edilen doğal ilaçlar kullanmışlardır. Bugün neredeyse ülkemizin tamamında; kırsal bölgelerde yaşayan halkımızın yabani bitkileri toplayarak, onları ilaç, koku, baharat, nazarlık, doğal boya ve yenilebilir ot olarak kullandığını görüyoruz. Her toplumun ve havzanın kendine özgü örf, adet, inanç, gelenek ve görenekleri ile şekillenen halk hekimliği uygulamaları ortaya çıkmıştır. Geleneksel tıp uygulamalarında bitkisel, hayvansal ve mineral kaynaklardan elde edilen doğal ilaçların yerini zamanla, özellikle de 19. yüzyıldan itibaren kimya devrimi ile birlikte, sentetik ilaçlar ve kimyasal kozmetikler doldurmaya başlamıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sağlıklı yaşamın ve dengeli beslenmenin gereği olarak geleneksel tıp ve bitkisel terapi uygulamaları yeniden ilgi odağı olmuştur. Bitkilerle tedavinin esasını bitkilerin sentezlediği kimyasal maddeler oluşturmaktadır. Bugün kullanılan tıbbi bitkilerin tahmini olarak yüzde 70’inin doğadan toplandığı, yüzde 30’unun ise kültürünün yapıldığı tahmin edilmektedir Birçok sınıflandırma şekli olmakla birlikte en fazla kullanılanı iki tanedir. Kimyasal Sınıflandırma; bitkilerin bünyesinde bulunan etkili maddelerin yapılarına göre olan sınıflandırma şekli olup, daha çok farmakognozide kullanılır. Uçucu yağ bitkileri, Acı madde içerenler, Glikozit içeren bitkiler, Saponin içeren bitkiler, Alkaloit içerenler bitkiler, Flavonoit içeren bitkiler ve Tanen içeren bitkiler gibi.
Tüketim ve Kullanımlarına göre sınıflandırmaya ise örnek olarak; meşrubat, bitki çayları ve uyarıcı bitkiler (Çay, Kahve, Tütün), baharat bitkileri (Karabiber, Hardal, Kekik), ilaç bitkileri, parfüm bitkileri (Lavanta, Gül), zamk ve müsilaj bitkileri (Akasya, Astragalus, Plantago, reçine bitkileri (Sığla ağacı, Ferula), Tanen bitkileri (Sumak, Meşe), boya bitkileri (Kök boya, Bixa, Alkana tinctorium), İnsektisit bitkileri (Neem ağacı) ve mum bitkileri verilebilinir. Eğer papatya yerine yanlışlıkla Tanacetum cinerariifolium bitkisi kullanılacak olursa, bu bitkinin kimyasal yapısında yer alan insektisit etkili bileşikler insan sağlığı acısından çok ciddi sıkıntılara sebebiyet verebilir. Bu değerlendirmelere ilaveten, tıbbî bitkilerin kimyasal yapısında çok sayıda molekül bulunur. Bu açıdan bakıldığı zaman bitkiler adeta bir kimya deposu olarak değerlendirilebilirler. Doğada etkisi olmayan hiçbir molekül yoktur. Dolayısıyla bu moleküllerin her birinin kendine mahsus bir fizyolojik etkisinin, tedavi edici etkisinin, hatta zehirli etkisinin olması doğaldır' dedi.
Haber Resimleri
,
,
,
,
,
,