Çocukluk ile gençlik yaşları arasındaki geçiş dönemi olarak bilinen ergenlik döneminde bireyde birçok değişim meydana gelmektedir. Gerek fiziksel, gerekse davranışsal olarak beliren bu değişimler kişiyi erişkinlik dönemine hazırlamaktadır. Bu geçiş dönemi hem aile için hem de çocuklar için sancılı geçebilir. Özellikle bireylerin yetişkinliğe adım attığı bu dönemde aile tarafından sevgi yoksunluğu yaşaması olumsuz etkiler oluşturabilir. Dikkat çekmek için uyumsuz ve isyankâr davranışlar sergileyen çocukların iletişim kurmakta zorlandığını belirten İstanbul Esenyurt Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğr. Gör. Zeynep Deniz Seven, “Aileleri tarafından iyi bir model oluşturulan, koşulsuz sevgi ortamında büyüyen çocuk ise aileleriyle daha iyi anlaşabilmekte ve sosyal uyum, başarılı kimlik oluşturma ve duygu kontrolünde daha başarılı olurlar” dedi.
“Ergenlik döneminde birey kendini keşfeder”
Ergenlik ile birlikte bir nevi keşif yolculuğuna çıkıldığını, bireyin bu dönemde kendini tanıma, ihtiyaçlarını fark etme ve değişime ayak uydurabilme fırsatı bulduğunu dile getiren Öğr. Gör. Zeynep Deniz Seven, “Ergenlik dönemi hızlı anatomik, fizyolojik ve psikolojik değişimlere sahip, çocuklukla yetişkinlik arasında yer alan kendine özgü özellik ve sorunları olan bir dönem. Kişi artık çocukluktan çıkıp yavaş yavaş yetişkinliğe adım atmakta ve vücudunda oluşan bu hızlı değişiklikleri anlamlandıramadığı için ya da anlamlandırmaya çalıştığı için birçok konuda kaygı yaşamakta” dedi.
“Vücut enerjisini büyümeye harcar”
Fiziksel olarak hızlı büyümenin görüldüğü bu dönemde, vücudun enerjisini büyümeye harcadığını dile getiren Zeynep Deniz Seven, “Ergenlik çağındaki çocukta durgunluk ve hareket etmeye isteksizlik olabilir. Oyun oynarken ya da çalışırken daha çabuk yorulabilir. Bu yorgunluk ders başarısı üzerinde olumsuz etki oluşturabilir ve bireyin akademik kaygılarını arttırabilir. Vücudunda fiziksel olarak oluşan değişim, organlardaki hızlı büyüme ve orantısızlık ergende vücut görünümünde olumsuz benlik algısına yol açabilir. Vücudunu saklama girişimleri, mahcubiyet ve çekingenlik yaşanır. Bedence hızlı değişim içinde olan çocuğun cinsel biyolojik olgunlaşmada ortaya çıkan yeni durumlara alışma sürecinde yaşananlar kaygı verici olabilir” diye konuştu.
“Yalnız kalarak vücutlarında olup biteni anlamaya çalışırlar”
Bireyin bu dönemde yaşadığı yoğun değişim karşısında duygularında yoğunluk ve karmaşa oluşabileceğini aktaran Seven, “Çocuklar kendilerini çabuk heyecanlanma, çelişik duygular içerisinde olma, otoriteye karşı olma, korku, kaygı, derin sevgi durumu, bazen kendini utangaç olarak düşünürken bezen de girişken olarak düşünme gibi birçok karışık durumda bulabilir. Bazen de kendisi bile hangi duygular içerisinde olduğunu karıştırabilir. Duygularını yönetmek için daha çeşitli, esnek ve karmaşık stratejiler kullanabilir. Kendini sakinleştirmek için kendi kendine konuşabilir, değişik duygusal tepkilerin sonuçlarını değerlendirir. Özellikle ergenlik çağına giren kızlar, duygularını daha fazla paylaşıp arkadaşlarından destek alırlar. Olumsuz ve stresli durumlarla başa çıkmak için müziği, televizyonu, bilgisayar oyunlarını ve sosyal medyayı kullanırlar. Zaman zaman yalnız kalıp, vücutlarında olan bitenlerin bir muhasebesini yapmak ve bu yeni duygularına alışmak istemektedirler” şeklinde konuştu.
“Evdeki yasaklar, kısıtlamalar gençleri öfkelendirir”
Ergenliğe giren bireylerin bağımsızlık gereksinimlerinin diğer otorite figürleri ve ailesi ile daha fazla zorluk yaşamasına sebep olabileceğini ve bunun da onlardaki yalnızlık, kızgınlık ve hayal kırıklığını arttıracağını söyleyen Seven, “Anne- babası ile olan ilişkisinde bağımsızlık isteklerinin engellenmesi, baskıcı- otoriter davranılması, evdeki yasaklar, kısıtlamalar gençleri öfkelendirir. Öfke duygusuna saldırganca davranışlar gösterme tepkisi eşlik edebilir. Anne - babası tarafında baskıcı bir şekilde yetiştirilmiş çocuklarda çekingenlik ve mahcubiyet kalıcı bir özellik olarak ergenlikte de devam eder” dedi.
“Anne ve baba çocuğun kendisini özdeşleştireceği en önemli modelleri oluşturur”
Ergenlik çağındaki çocuğun isyankâr tavır alışının yanında anne ve babasının desteğine gereksinim duyduğunu aktaran Seven, “Bu çift kutupluluk, kişinin iç çatışmasını arttıran bir nedendir. Ergenlik dönemi çocuk ile yetişkin değerlerinin farklılaştığı bir dönem olmakla birlikte, anne-baba, bireyin kendisine özdeşleştireceği en önemli modelleri oluşturur” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Haber Resimleri
,