Raporda, nükleer üretimdeki düşüşün, 2020 yılında Covid-19 kaynaklı küresel elektrik talebindeki yaklaşık yüzde 1’lik genel düşüşten payını aldığı ifade edildi. Bununla birlikte, değişken yenilenebilir üretimin artan payına destek sağlamak adına nükleer reaktörlere olan talebin giderek arttığı vurgulandı.
Derneğin Genel Müdürü Sama Bilbao y Len, küçük çaptaki düşüşe rağmen, ’küresel nükleer enerjinin gösterdiği direnç ve esnekliğin çok olumlu bir hikaye anlattığını’ ifade etti. Raporun giriş kısmında, “Nükleer üretimde neredeyse yüzde 4’lük böylesi bir düşüş, başka bir yılda yaşanmış olsaydı, bu tam bir hayal kırıklığı olurdu” diyen Bilbao y Len, sözlerine şöyle devam etti; “Dünya genelinde nükleer reaktörler, 2020 yılında istikrarlı ve güvenilir şekilde elektrik arzı sağlarken talepteki değişikliklere uyum sağlayarak dayanıklılık ve esneklik göstermiştir.'
Küresel filonun 2020 yılındaki kapasite faktörü, 2019’daki yüzde 83,1’e nazaran yüzde 80.3’e gerilemiş olsa da yüksek seviyelerde kalmayı sürdürdü ve son 20 yılda görülen yüksek performansını devam ettirdi. Reaktörlerin yaklaşık üçte ikisi geçen yıl yüzde 80’in üzerinde bir kapasite faktörüne sahipti. Birlik raporunda şu ifadelere yer verildi: “Nükleer reaktör performansında hizmet ömrüne bağlı bir eğilim yok. Son beş yılda reaktörler için ortalama kapasite faktörü, hizmet ömrü ile birlikte genel anlamda önemli bir değişiklik göstermiyor. Bazı reaktörlerin şu anda 80 yıllık çalışma ruhsatı almasıyla, reaktörlerin performansındaki tutarlılık, hizmet ömründen bağımsız olarak dikkate değer.”
2020 yılının sonunda, toplam kapasitesi 392 GWe olan ve işletilebilir durumda 441 nükleer reaktör vardı. Bu toplam kapasite, kalıcı olarak kapatılan nükleer kapasite miktarına denk gelen yeni kapasite ilaveleri ile son üç yılda neredeyse aynı kaldı. 2020 yılında, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Barakah 1, Belarus’ta Ostrovets 1, Rusya’da Leningrad 2 ve Çin’de Fuqing 5 ve Tianwan 5 olmak üzere, toplam 5521 MWe (net) kapasiteli beş yeni reaktör devreye alındı. Buna karşın Fransa’da Fessenheim 1 ve 2’inci üniteleri, ABD’de Indian Point 2 ve Duane Arnold, Rusya’da Leningrad 2 ve İsveç’te Ringhals 1 olmak üzere, toplam kapasitesi 5165 MWe (net) olan altı reaktör kapatıldı. 2018 ve 2020 yılları arasında, toplam kapasitesi 21,3 GWe olan 20 yeni reaktör devreye alınırken, toplam kapasitesi 20,8 GWe olan 26 reaktör ise kalıcı olarak devre dışı bırakıldı.
“Küresel elektrik talebinin keskin bir şekilde toparlanması beklenirken, sera gazı emisyonlarının da aynı şekilde artacağı konusunda gerçek bir risk var” diyen Bilbao y Len, şunları belirtti: “Son birkaç yılda kapanan reaktörlerin yarısından fazlası, teknik sınırlamalar nedeniyle değil, siyasi temelli aşamalı olarak kaldırma politikalarından veya piyasaların düşük karbonlu güvenilir nükleer enerjinin değerini yeterince tanımamasından dolayı hizmet dışı bırakıldı. Bu, dünyanın israf etmeyi göze alamayacağı, düşük karbonlu üretimin kaybıdır”. Bununla beraber WNA, nükleer için umut verici işaretler olduğunu da kaydetti. 2021 yılında dört yeni reaktör elektrik şebekesine bağlanırken, yedi reaktörün inşaatına başlandığı, iki reaktörün ise kalıcı olarak kapatıldığı açıklandı.
Bilbao y Len, konuya ilişkin olarak, “Nükleer üretimin kendini daha fazla ve daha hızlı toparlaması, fosil yakıtların yerini almasına yardımcı olması ve böylece sera gazı emisyonlarındaki keskin bir artışın önüne geçmesi hayati önem taşımaktadır. Mevcut nükleer filonun işletimi azami düzeye çıkarılmalı ve mümkün olduğu müddetçe daha da genişletilmeli, yeni nükleer inşaatın hızı ve ölçeği de artırılmalıdır” dedi.
Üçü Çin’de (San’ao 1, Taipingling 2 ve Zhangzhou 2) ve biri Türkiye’de (Akkuyu 2) olmak üzere, toplam 4473 MWe (net) kapasiteli dört yeni reaktörün inşaatına geçen yıl başlandı. Şebekeye bağlanan reaktörlerin inşası için gereken ortalama süre 2019’da 117 ay iken, bu süre 2020 yılında 84 aya düştü. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun Nükleer Reaktör Bilgi Sistemi (IAEA-PRIS) veri tabanından alınan verileri analiz eden rapor, işletilebilir reaktörlere ve yapım aşamasında olan reaktörlere sahip her ülkedeki son gelişmeleri özetleyen ülke raporlarını da içeriyor.
Rapor ayrıca nükleer enerjinin sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yaptığı katkıyı vurgulayan dört vaka analizi de sunuyor. Söz konusu bu vaka analizleri, Almanya’daki 400 TWh kapasiteli düşük karbonlu elektrik üreten Grohnde nükleer santrali, Çin’de yer alan bölgesel ısıtma sağlayan Haiyang santrali, Türkiye’nin ilk nükleer santral olan Akkuyu NGS ve ABD’de 80 yıl boyunca işletilmesi onaylanan Peach Bottom 2 ve 3’üncü ünitelerini kapsıyor.
Akkuyu inşaatı hızla sürüyor
Mersin’de inşası devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS), Türkiye-Rusya ilişkileri tarihinin en büyük projesi olma özelliği taşıyor. İlk ünitesinin temeli 3 Nisan 2018 tarihinde atılan Akkuyu NGS, Türkiye’nin iklim değişikliği sorununu çözme yönünde attığı önemli bir adımı temsil ediyor. Modern Rus tasarımı 3+ nesil VVER 1200 teknolojisine sahip toplam 4 reaktörden oluşacak Akkuyu NGS, yılda 35 milyar kilovatsaat elektrik üretecek ve ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre; Akkuyu NGS’nin tam kapasitede çalışması durumunda Türkiye her yıl 7 milyar metreküp doğalgaz ithalatından da kurtulmuş olacak. Toplam sera gazı salımının yüzde 86’sını hidrokarbon yakıt kullanımının oluşturduğu ülkede Akkuyu ile yılda 35 milyon ton karbondioksit salımı önlenecek.
Akkuyu NGS sahasında 4. ünitenin inşası için hazırlıklara başlandı. 4. ünitenin reaktör binası inşası, türbin binası, yardımcı reaktör binası ve diğer ana tesislerinin inşası için başlayan çukur kazma çalışmaları, 655 metrekarelik bir alan üzerinde yapılıyor. Son olarak ikinci güç ünitesinin reaktör binasına iç koruma kabuğunun ikinci katmanı kuruldu.
Haber Resimleri
,