Erüz, sel ve heyelan gibi olaylara neden olacak meteorolojik olayların şiddeti ve sıklığının artmasının öngörüldüğüne dikkat çekerek, “İklim değişim analizlerinde, yüksek dağ silsileleri ile çevrili Karadeniz’in özellikle güney ve doğu kıyılarında sık sık yaşadığımız ani ve şiddetli yağış ve buna bağlı sel ve heyelan gibi olaylara neden olacak meteorolojik olayların şiddeti ve sıklığının artması öngörülmektedir” dedi.
Karadeniz’de sık sık yaşanan sel ve heyelan gibi olaylara neden olacak yağışların şiddeti ve sıklığı, yapılan pek çok model analizinde artış yönünde sonuçlar verdiğini ve bunun önlem alınması gereken bir durum olduğunu kaydeden Erüz, “Son 50 yılda küresel ısınmaya bağlı olarak deniz su sıcaklığının 0.5-1C° nin üzerinde artış göstermesi, kirlilik yükünün artması ile birlikte Karadeniz’in ekolojik yapısında da değişime neden olmaktadır” diye konuştu.
Karadeniz’in binde 18-22 oranında düşük tuzluluğa sahip, acı su karakterli, kendine has karakteristik özelliklere sahip bir iç deniz olduğunu belirten Erüz, Karadeniz’in kendisini çevreleyen karasal, subtropikal-subpolar iklim kuşağı etkisi altında olan bir deniz olduğunu belirterek Karadeniz’i çevre ülkelerde yaklaşık 170 milyon insanın kirletici yükü ile direkt veya dolaylı olarak etkilediği ifade etti.
Dünyadaki denizlerin bir çoğunda düşük yağış ve tatlısu girişi, yüksek buharlaşma sonucu tuzluluk artışı etkisi görülürken, Karadeniz’in tam tersine İstanbul Boğazından alt akıntı olarak taşınan Akdeniz kökenli tuzlu su ve buharlaşmadan yağışa bağlı, daha fazla miktarda tatlı su almasından dolayı yüzeyde yüzde 10-18, dipte yüzde 22 tuzluluğa sahip, acı ve tatlı su eğilimli bir yapı gösterdiğini belirten Erüz, Karadeniz’in kendine has bir iklim ve fiziksel yapı ve buna bağlı ekolojik yapıya sahip olduğunu söyledi.
Son dönemde etkisini gösteren hızlı soğuma ve yoğun kar yağışlı hava durumu, Karadeniz’i ve ülkemizi etkileyen hava kütlelerinden kaynaklandığını kaydeden Erüz, “İklimsel parametrelere bakıldığında, ağırlıklı olarak Atlantik’in orta ve kuzeyinden kaynaklı hava kütlelerinin ve son dönemde ve gelecek birkaç hafta içinde görüleceği gibi Sibirya üzerinden gelen hava kütlelerinin Karadeniz’i etkiliyor. Karadeniz, kıtalar arasında bulunan yarı kapalı bir iç deniz. Dolayısıyla bulunduğumuz coğrafya iklimsel olarak Atlantik ve Sibirya hava kütleleri, kirlilik açısından ise çevresinde karasal bölgelerin etkisi altında olan bir deniz. Çevresinde bulunan ülkelerde yaklaşık 160-170 milyon insanın direkt veya dolaylı olarak kirletici baskısı altında olan, çok kırılgan bir ekosistem. Karadeniz’in kendine has bir iklim karakterine sahip etkileyen iklimsel parametrelere baktığımız zaman da; Atlantik’ten gelen hava kütleleri, kış aylarında kuzeyden gelen hava kütleleri ya da güneyimizdeki çöl dediğimiz sahra ve çevresi bölgelerden gelen hava kütleleri bizi etkiliyor. Ona bağlı olarak yazın ani kuraklıklar veyahut yıl boyu süren genel yağışlar, kış aylarında, son dönemde de etkisini gösteren hızlı soğuma ve yoğun kar yağışlı hava durumu Karadeniz ve ülkemizi etkileyen hava kütlelerinden kaynaklanıyor” şeklinde konuştu.
'Sel ve heyelan gibi olaylara neden olacak meteorolojik olayların şiddeti ve sıklığının artması öngörülüyor'
Sel ve heyelan gibi olaylara neden olacak meteorolojik olayların şiddeti ve sıklığının artması öngörüldüğünü belirten Erüz, “İklim değişim analizlerinde, yüksek dağ silsileleri ile çevrili Karadeniz’in özellikle güney ve doğu kıyılarında sık sık yaşadığımız ani ve şiddetli yağış ve buna bağlı sel ve heyelan gibi olaylara neden olacak meteorolojik olayların şiddeti ve sıklığının artması öngörülmektedir. Dünyadaki iklim değişimine paralel olarak Karadeniz’in de iklimi doğal olarak değişiyor. Karadeniz’in güney kısımları yüksek dağlarla kaplı olduğu için Karadeniz’de batı ve doğudan gelen nemli hava akımlarına orografik etki dediğimiz dağ yamaçlarının yaptığı bir etki var. Bunun sonucu olarak başka bölgelerde cephe ve diğer meteorolojik koşullara bağlı yağış oluşturan hava akımları Karadeniz in vadi ve dik yamaçları etkisi ile ani ve şiddetli yağışlar şeklinde kendini gösterebiliyor. İklim değişimine bağlı olarak yağış dengesi değişimi olmakla birlikte Karadeniz’de yağış tipi ve miktarında azalma beklenmiyor. Ancak Karadeniz’de, yapılan tüm model ve projeksiyonlarda, mevsim geçişlerinde değişim ve ani, şiddetli ve kararsız yağışların daha etkin olacağı öngörülmekte. Dolayısıyla, Karadeniz’in sahil ardı alanlarda sel, taşkın ve heyelan riskli, sahil bölgede ise daha şiddetli fırtına ve hava olaylarına bağlı kıyılarda dalga tahribatı etkisi ve taşkınların artma riski yüksektir. Atmosferik yapı değişimine paralel olarak Karadeniz’in su kütlesinde de değişim söz konusudur. Son 50 yılda küresel ısınmaya bağlı olarak deniz su sıcaklığının 0.5-1C° nin üzerinde artış göstermesi, kirlilik yükünün artması ile birlikte Karadeniz’in ekolojik yapısında da değişime neden olmaktadır” diye konuştu.
'Balık stokları üzerinde de olumsuz etkisi var'
İklim değişimi ve su sıcaklığı artışının balık stokları üzerinde de olumsuz bir etki oluşturacağına dikkat çeken Erüz, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
'Son yarım yüzyılda yarım veya bir derecenin üzerinde artış gösteren sıcaklıklar, kirlilik etkisi ile birlikte, doğal olarak denizlerde fiziko-kimyasal yapı, mikrobiyal, planktonik ve üst yapılı organizmalarla birlikte besin zincirinin üst kısmını oluşturan balık çeşitliliğini yani Karadeniz’in ekolojik yapısını da değiştirmekte, bozmaktadır. Halkımızın anladığı boyutuyla, iklim değişimi ve kirlilik , aşırı avcılıkla birlikte besin olarak tüketilen balık türleri ve stokları üzerinde olumsuz etki eden bir faktör olarak devreye giriyor. Çünkü denizin biyokimyasal yapısı yada fiziksel yapısındaki değişimler su içerisinde yaşayan canlı organizmaların ortamdaki varlığını, bolluğunu, üreme ve gelişim periyodunu ve de sürdürülebilirliğini etkileyen en önemli faktörlerdir. Çünkü canlı önce bulunduğu habitatın karakterine göre orada bulunmaya karar verir sonra diğer canlılarla etkileşime geçerek bolluğu ya da varlığını sürdürür. Dolayısıyla biz örneğin hamsinin ya da diğer balıkların Karadeniz’deki avcılığını ya da bolluğunu araştırırken öncelikle Karadeniz’in fiziksel koşulları yani su sıcaklığı, akıntı sistemleri, tuzluluk ve diğer parametrelerin değişimini atmosferik etkileşimini veya zamana bağlı değişimlerini irdelemek ve anlamak durumundayız.”
Karadeniz de sürdürülebilir yaşam ve sürdürülebilir balıkçılık iklim değişimi etkilerini en aza indirmek ancak ve ancak; sorunu iyi anlama, bilimsel çalışmalara ve ortak akla dayalı değerlendirme, risk yönetim sistemine geçerek yönetmekle mümkün olduğunu belirten Erüz, “Değişmeyen tek kural dünyanın, ikliminin değiştiğidir. Karadeniz’de iklim risklerini bilmek ve yönetmek, afetleri önler. Riskleri öngörüp, düzenleyici ve önleyici tedbirleri almamak afete davetiye çıkarmaktır” dedi.
Haber Resimleri
,
,
,
,
,
,
,