KTO Karatay Üniversitesi Medicana Tıp Fakültesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğrt. Üyesi Gülsüm Gönülalan, pandemi döneminde bel çevresinde kalınlaşmalar ve artan kilo alımlarıyla ilgili bilgiler verdi. Covid-19 salgını başladığından bugüne kadar geçen sürede kısıtlamaların herkesi hareketsiz bıraktığını ifade eden Dr. Öğrt. Üyesi Gülsüm Gönülalan, “Sürekli evde olmak, egzersiz yapamamak, yaşadığımız hastalık korkusu ister istemez bizi oyalayan yemek yeme dürtüsünü harekete geçirdi. Artan karbonhidrat beslenmesi ve düzensiz beslenme alışkanlıkları, pandemi boyunca bel çevremizde yağlanmalara, artan kilo alımlarına ve vücudumuzda birçok organımızın sağlıklı çalışmamasına neden oldu. Pandemi döneminde dünya genelinde ortalaması yüksek olan obezite hastalığının ekstra artması da dikkatleri çekti. Obeziteyi ve bize getirdiği hastalıkları bilirsek belki daha dikkatli olur ve yaşamımızı daha kaliteli bir hale getiririz diye düşünüyorum” dedi.
“Alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir”
Obezitenin vücut yağ kitlesinin normal kabul edilen düzeylerin üzerine çıkması anlamına geldiğini ve yaygın olarak Beden Kitle İndeksi (BKİ) ölçütüyle tanımlandığını aktaran Gülsüm Gönülalan, “Günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir. Günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır. BKİ, kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyun karasine bölünmesi ile hesaplanır. BKİ değerlerinin 18,5-24,9 kg/m2 düzeylerinde olması sağlıklı veya normal olarak kabul edilirken, BKİ 25-29,9 kg/m2 arası fazla kilolu, BKİ > 30kg/m2 olması ise obez olarak kabul edilir. Klinik pratikte BKİ çok sık kullanılmasına rağmen BKİ’nin obeziteyi tanımlamasında bazı kısıtlılıklar mevcuttur” şeklinde konuştu.
“Obezitede Avrupa ülkeleri içinde ilk sırada yer almaktayız”
Obezitenin diğer bir önemli boyutunun da vücuttaki abdominal (iç organ) yağlanması olduğunu anlatan Gönülalan, “Abdominal yağlanmayı ve dolayısıyla obeziteyi değerlendirmek için kullanılabilecek bir ölçüm metodu da bel çevresi ölçümüdür. Bel çevresi ölçümü ile intraabdominal yağlanma miktarı iyi bir korelasyon göstermektedir. Basitçe göbek deliğimiz hizasından mezura yardımı ile ölçülebilir. Erkeklerde 100 santimetre ve üzeri, kadınlarda 90 santimetre ve üzeri olması abdominal obezite kriteri olarak önerilmiştir. Sadece BKİ’yi değil bel çevremizi de bilmeliyiz. Çünkü artmış bel çevresi kalp damar hastalıkları, diyabet, karaciğer yağlanması için risk faktörüdür. Obezite gerek sıklığı, gerek sonuçları açısından çağımızın en önemli sağlık sorunudur. Aslında tüm dünyada obezite hastalığının pandemisi mevcuttur. Günümüzde dünya üzerinde yaklaşık 500 milyon erişkin ve 50 milyon çocuğun obeziteye bağlı önemli sağlık sorunları yaşadığı belirlenmiştir. Yapılan araştırmalar, ülkemizdeki her üç yetişkinden ikisinin kilolu veya obez olduğunu ortaya koymuştur. Obezitede Avrupa ülkeleri içinde ilk sırada yer almaktayız. Pandemi dönemi ile artan hareketsizliğimiz malesef obezite oranlarımızı daha da arttırmıştır. Obezitenin kendisi tüm nedenlere bağlı ve kardiyovasküler nedenlere bağlı olay ve ölüm riskini artıran önemli bir hastalıktır. Öte yandan obezite; hipertansiyon, dislipidemi, tip 2 diyabetes mellitus, inme, safra kesesi hastalıkları, osteoartrit, uyku apne sendromu ve bazı tür kanserlerin sıklığını artıran önemli bir risk faktörüdür. Sonuç olarak obezitenin önlenmesi ve tedavisi sadece bir toplum sağlığı sorunu değil, aynı zamanda sosyoekonomik bir sorunudur” diye konuştu.
Haber Resimleri
,