Tarih: 20.01.2022 11:55
İklim ve enerji krizinin en temiz çözümü; nükleer
Enerji krizinin ve iklim değişikliğinin gündemden düşmediği dünyada, Tesla’nın CEO’su Elon Musk’tan Kanadalı şarkıcı Grimes’e kadar pek çok ünlü isim mevcut nükleer santrallerin kapatılmaması ve yeni nükleer santrallerin devreye girmesi için çağrıda bulunuyor. AB Komisyonu ise nükleer enerji ve doğal gaz santrallerini yeşil yatırım olarak sınıflandırmaya hazırlanıyor. Fransa, Avusturya’nın güçlü muhalefetine ve Almanya’nın nükleer konusundaki şüpheciliğine rağmen, elektrik sistemlerinin karbondan arındırılması için nükleerin ana enerji kaynağı olarak kabul edilmesi için mücadele ediyor. Yeni sınıflandırmanın yürürlüğe girmesi halinde 2045 yılından önce ruhsat alan nükleer enerji santralleri yeşil yatırım olarak kabul edilecek.
Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre 2050 yılına kadar otomobiller, ev ısıtması ve diğer sektörler de dahil edildiğinde küresel elektrik kullanımının iki katından fazla olması gerekecek. IEA bu nedenle net sıfır emisyona ulaşılması için hazırlanan yol haritasında, küresel olarak nükleer enerji üretiminin neredeyse iki katına çıkması gerektiğini öngörüyor. Yalnızca 2030 yılına kadar 100 yeni nükleer santralin inşa edilmesi gerektiği de tespitleri arasında.
Nükleer iklimle mücadelede kritik role sahip
İklim kriziyle mücadelede aciliyet arttıkça, net sıfır emisyona giden yolun daha hızlı, daha kolay ve daha ucuz olması için nükleer enerjinin çözümün bir parçası olması gerektiği konusunda ortak bir farkındalık var. Uzmanlara göre, iklim değişikliği ile mücadelede nükleerin kritik bir rolü bulunuyor. “Nükleer enerji net sıfır geleceğimizde emsalsiz fırsatlar sağlayabilir” sözleri ise Türkiye’nin nükleer santral kurma mücadelesine yakından tanıklık eden ve pek çok çevre projesinde imzası olan Türkiye Nükleer Alanda Kadınlar Platformu (NÜKAD) Başkanı ve Çevre Güvenliği Danışmanı Bahire Gül Göktepe’ye ait. Nükleer enerjinin halen dünya elektriğinin yüzde 10’unu sağlayarak küresel düşük karbonlu elektriğin dörtte birinden fazlasını temsil ettiğini ifade eden Göktepe, “2021 yılının en önemli uluslararası zirveleri olan G20 Roma Zirvesi ve COP26 Glasgow İklim Değişikliği Konferansı’nın ardından tekrar dünya gündemine oturan nükleer enerji, gelişmiş ve yerleşmiş bir teknolojidir. En ileri seviyede güvenlik önlemleriyle işletilen nükleer santrallerden atmosfere emisyon vermeden büyük miktarda elektrik enerjisi üretilir. Nükleer enerji, iklim değişikliğine karşı çözümde de kritik bir role sahiptir” dedi.
Elektrik üretiminin yanı sıra nükleer ve izotopik tekniklerin uygulamasının iklim değişikliğinin sonuçlarıyla başa çıkmaya, değişen koşullara uyum sağlamaya, sebeplerini, etkilerini ve sonuçlarını daha iyi anlamaya yardımcı olduğunu vurgulayan NÜKAD Başkanı Göktepe, “Nükleer enerji, iklim değişikliği ile mücadelede çözümün en önemli kısımlarından biridir. Güvenilir, ispatlanmış ve büyük ölçekte uygulanabildiğinden, elektrik üretimi için doğrudan fosil yakıtlı santralin yerini alabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin enerji geleceğinde önemli bir güvence; Akkuyu
Mersin Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesi Bölüm Başkanı ve Enerji Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Gökhan Arslan da nükleerin herhangi bir zamanda, mevsim ya da hava koşulları fark etmeden güvenilir bir şekilde büyük ölçekte güç üreten tek karbonsuz enerji kaynağı olduğuna dikkat çekerek, Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi (European Commission Joint Research Centre) tarafından yayınlanan raporda, nükleer enerjiden kaynaklanan yaşam döngüsü sera gazı emisyonlarının tüm dünyanın en düşükleri arasında olduğunu gösterdiğini hatırlattı.
Mersin’de inşası yoğun bir tempo ile devam eden Akkuyu’nun Türkiye’nin temiz enerji geleceğinde en önemli projelerden biri olduğunu kaydeden Arslan, “Türkiye’nin yeni dönemdeki hedefleri arasında yer alan yeşil kalkınma için yenilenebilir enerji kaynaklarının yanı sıra Akkuyu NGS dışında iki nükleer santral daha kurulması planlanıyor. Akkuyu, Türkiye elektrik sistemlerini karbondan arındıracak büyük ölçekli ve güvenilir bir enerji kaynağı. Ülkenin enerji arz güvenliğinin sağlanması, enerji ithal bağımlılığının azalması, cari açığın azaltılmasının yanı sıra ekim ayında Paris İklim Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadeledeki önemli argümanlarından biri olacak. Proje kapsamında her biri 3+ nesil VVER tipi 1200 MWe gücünde toplam 4 adet reaktör inşa edilecek. Santralden yılda yaklaşık 35 bin GWh elektrik üretilmesi ve bunun da ülkenin enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılaması planlanıyor. Buna eşdeğer bir kömür santrali referans alınırsa yıllık bazda yaklaşık 30 Mt CO2 daha az sera gazı emisyonu gerçekleşecek” şeklinde konuştu.
Fransa nükleerde iyi bir örnek
Şu an dünyada 390.624 MWe kurulu gücünde 439 aktif santral ve 52.970 MWe kurulu gücünde olmak üzere yapım aşamasında 50 NGS olduğunu ifade eden Arslan, “Avrupa özelinde ise 2020 yılı itibariyle 18 ülke toplam 176 nükleer güç santraline sahiptir ve kurulu güç 159.719 MWe’dir. Nükleer, kanıtlanmış ve etkili bir düşük karbonlu enerji kaynağıdır. Nükleer aynı zamanda ısıtma ve ulaşım gibi diğer sektörlerin karbondan arındırılmasını da desteklemektedir” dedi.
Enerji alanındaki bağımsızlığını garanti edebilmek amacıyla onlarca yıldan sonra nükleer santral inşa edileceğini ve bunun için bütçeden 1 milyar avro kaynak ayrılacağını duyuran Fransa’yı örnek veren Arslan, şunları söyledi:
“Fransa, elektriğinin yaklaşık dörtte üçünü nükleer enerjiden üretmektedir. Sonuç olarak, 7 sanayileşmiş ülke (G7) arasında kişi başına en düşük emisyon değerlerine sahiptir. Büyük uluslararası kuruluşlar (BM, OECD-IEA9, EU10) arasındaki fikir birliği, net sıfır hedeflerine ulaşmak için nükleer de dahil olmak üzere tüm düşük karbonlu teknolojilerin acilen ve geniş ölçekte kullanılması gerekeceğidir. IPCC raporuna göre, küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamak için 2050 yılına kadar nükleerden sağlanan mevcut birincil enerji arzının iki katından fazlasına ihtiyaç vardır.”
Fosil yakıtlar dünyayı ısıtıyor
Arslan, fosil yakıtların tüketimine verilen ağırlık, hızlı nüfus artışı, yaşam standardının yükseltilmesi gibi işlemlerin en büyük ekolojik krizlerden biri olan küresel ısınma ve iklim değişikliğine yol açtığının altını çizdi. Atmosfere salınan sera gazlarının fazlalığının küresel enerji dengesinde değişime yol açtığını ve yer kürenin ısınmasına neden olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Gökhan Arslan, küresel ısınmanın en önemli sebebi olan karbondioksit emisyonuna yüzde 75 oranında fosil yakıt tüketiminin yol açtığına işaret etti. Arslan, “Ülkemizde de son 10 yıl içinde birincil enerji tüketimi yaklaşık 1,4 kat artmıştır. 2010 yılına kıyasla 2020 yılında emisyon değerlerinde yaklaşık yüzde 25 oranında artış yaşanmıştır. 2020 yılı verilerine göre elektrik enerjisi yaklaşık yüzde 60 oranında fosil yakıtlardan elde edilmiştir. 2020 yılında toplam üretiminde kömürün payı yüzde 35,4 olmuştur ve en yüksek paya sahip enerji kaynağıdır. Küresel açıdan bakıldığında ise temiz enerji kaynakları (nükleer, hidro, biokütle, jeotermal, rüzgar ve güneş) 2020 yılı içinde küresel birincil enerji ihtiyacının yüzde 16,9’unu karşılamıştır. En çok kullanılan kaynaklar ise hidro (yüzde 6,9) ve nükleer (yüzde 4,3) enerji olmuştur” diye konuştu.
Arslan, nükleer enerjinin üretilen güce oranla düşük ve istikrarlı bir maliyete sahip olduğunu, sürekli enerji nakli gerektirmediğini, enerji üretiminin talebe göre hızlı bir şekilde kısılıp artırılabildiğini, temiz hava ve düşük karbonlu hedeflere katkıda bulunduğunu, şebeke stabilitesi için sabit voltaj desteği sağladığını vurguladı.
Haber Resimleri
,
,
,
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
google-site-verification=fbYrMdn3Hyi0caRejTjzseDQOCgT9wF5nMcdT4_yxLI