Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Genel Kurulunda 2022 yılı bütçesini sundu. Bugün itibarıyla 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Meclis Genel Kurulunda görüşmelerine başlandığını belirten Oktay, 2022 yılı bütçesinin AK Parti hükümetlerinin 20’nci, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin ardından hazırlanan 4’üncü bütçesi olduğunu ifade etti. Oktay, ”2021 yılı bütçemizi de bu yönde gerekli araçları kamuya sağlayacak yapıda hazırlamıştık ve yıl boyunca tüm kurumlarımız kaynaklarını en etkin ve verimli şekilde kullandılar. Bu sürece en güçlü siyasi desteği, Cumhur İttifakı olarak AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi birlikte vermiştir. Büyüme oranlarından ihracatta kırdığımız rekorlara, sanayi üretimindeki artıştan iş gücüne katılıma kadar pek çok gösterge, Covid-19 salgınına rağmen Türkiye’nin yoluna güçlenerek devam ettiğini ortaya koymaktadır” dedi.
2022 bütçesinin dijital Türkiye’nin yenilikçi ve çevreci bütçesi olduğunu söyleyen Oktay, ”Bütçemiz, hem işçimizin emeğine hem işverenimize, esnafımızdan çiftçilerimize, teknoloji girişimcilerimizden mühendislerimize, genciyle yaşlısıyla, emeklisiyle çalışanıyla toplumun her kesimine sahip çıkmakta, milletimize hitap etmektedir. ’Kadının Güçlenmesi’, ’Çocukların Korunması’, ’Engellilerin Toplumsal Hayata Katılımı’ ve ’Ailenin Güçlendirilmesi’ gibi özel programları barındıran 2022 bütçesi ile toplumsal yapımızı daha da güçlendireceğiz. Ülkemizin huzurunu, milletimizin birliğini, beraberliğini ve devletimizin uluslararası itibarını da tavizsiz şekilde korumayı sürdüreceğiz. Sağlıktan eğitime, tarımdan ulaştırmaya, sanayiden ekonomiye ve sosyal yardımlara kadar her alanda en isabetli politikaları, bütçemiz temelinde birer birer uygulamaya geçirmeye devam edeceğiz”” diye konuştu.
Oktay, dünya genelinde görülen virüs varyantlarının kalıcı küresel toparlanma önünde ciddi bir engel olarak varlığını korumakta ve salgınla devamlı mücadeleyi zorunluluk haline getirmekte olduğuna dikkat çekerek, ”Bütçemizi bu risklerin ve belirsizliklerin halen devam ettiği bir ortamda ihtiyatlı bir yaklaşımla hazırladık. Salgına karşı alınan tedbirler özellikle hizmetler sektöründe ağır ekonomik yıkımlara yol açmış, dünya genelinde eşine rastlanmayan arz ve talep şokları tecrübe edilmiştir. 2021 yılının ikinci yarısında dünya genelinde aşıların yaygınlaşmasıyla birlikte aşamalı da olsa ekonomilerin küresel düzeyde açılması mümkün olmuş ve ekonomik toparlanma hissedilmeye başlanmıştır. Ülkeler ve ülke grupları arasında ayrışmalar olmakla birlikte 2021 yılı küresel toparlanmanın devam ettiği bir dönem olarak görülmektedir. Dünya Bankası haziran ayı Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu’na göre gelişmiş ekonomilerin 2021 yılında yüzde 5,4; 2022 yılında ise yüzde 4 büyümeleri öngörülmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerin ise 2021 yılında yüzde 6 ve 2022 yılında yüzde 4,7 büyümesi beklenmektedir. 2021 yılı ikinci çeyreğinde küresel ekonomilerde bir önceki yıla kıyasla iyileşme yaşanmasıyla iş gücü piyasaları da kısmen toparlanmıştır. Bu ortamda Uluslararası Para Fonu tahminlerine göre gelişmiş ekonomilerde ortalama tüketici enflasyonunun 2020 yılında yüzde 0,7 oranındaki seviyesinden 2021 yılı itibarıyla yüzde 2,8’e yükseleceği öngörülmektedir” ifadelerini kullandı.
“Küresel sermaye piyasalarında meydana gelebilecek oynaklıklar, kur dalgalanmaları, yüksek küresel enflasyon ve yeni virüs varyantları da dünya ekonomisi açısından belirli düzeyde riskleri barındırmaktadır” diyen Oktay, ”Ayrıca süregelen ABD-Çin eksenli ticaret gerilimleri, kontrolsüz göç hareketleri, jeopolitik çatışmalar, siber saldırılar ve iklim değişikliği nedeniyle artan doğal afetler, küresel toparlanmaya zarar verebilir. Dönüşen küresel tedarik zinciri şartları ile ülkemizin coğrafi konum avantajı ve esnek üretim olanaklarının Türkiye’ye küresel ekonominin yeni üretim merkezlerinden biri haline gelmesi için önemli bir fırsat sunduğunu önceden gördük. Bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirdik ve şimdi bunun sonuçlarını alıyoruz. Ülkemizin güçlenen makro politikaları ile üretim ekonomisine dönük çabaları bu fırsatın değerlendirilmesine katkı sağlamaktadır” dedi.
2021 yılının tamamında yüzde 10’u aşabilecek düzeyde bir büyüme oranı kaydetmeyi beklediklerini kaydeden Oktay, 'Başta bütçe olmak üzere tüm politika araçlarımızla işçi, memur, esnaf, çiftçi ve emeklilerimiz dâhil olmak üzere tüm kesimlere bu büyüme refah olarak yansıyacaktır. Salgının iş gücü piyasası üzerinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli olumsuz etkileri olmuştur. 2021 yılında gözlenen iktisadi faaliyetteki hızlı toparlanmayı takiben 2022 yılında hedeflenen yüzde 5’lik güçlü büyümenin iş gücü piyasalarına olumlu yansımalarının olmasını, iş gücüne katılım ve istihdam oranlarında önemli iyileşmelerin kaydedilmesini öngörmekteyiz. Orta Vadeli Program tahminlerine dayalı olarak, 2022 yılında istihdamın 2021 yılına göre 1 milyon 277 bin kişi artması, işsizlik oranın ise yüzde 12’ye gerilemesi beklenmektedir. Merkez Bankasının rezervleri de son dönemde 35 milyar doların üzerinde bir artışla 126 milyar doları aşmıştır” şeklinde konuştu.
Bir ekonomiyi değerlendirirken sadece bazı göstergeleri göz önünde bulundurup geri kalanını göz ardı etmenin doğru bir yaklaşım olmadığını, bu durumun bütünü görmekten alıkoyacağını ifade eden Oktay şunları söyledi:
“Kurlarda son dönemde yaşanan hareketlenmeyi sadece politika faizi çerçevesine bağlamak son derece yanlıştır ve Türkiye’nin büyüme, ihracat, cari denge ve mali disiplinde sahip olduğu başarıyı yok sayma anlamına gelmektedir. Salgının getirdiği olağanüstü koşullarla birlikte sadece Türkiye’de değil, diğer pek çok ülkede de politika faizinin enflasyonun altında yer aldığı bir dönemden geçmekteyiz. ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Güney Kore, Brezilya, Endonezya, Malezya, Hindistan, Macaristan, Polonya ve Rusya gibi birçok ekonomide negatif reel politika faizi uygulanmaktadır. Ayrıca politika faizinin yüksek olduğu dönemlerde de kurlarda hareketlenmeler görülebilmektedir. Son dönemde yaşanan gelişmeleri doların dünyada güçleniyor olması, para birimimize karşı yapılan spekülatif hareketler ve ülkemizin döviz talebini artıran etmenler çerçevesinde ele almak gerekmektedir. ABD başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerin sıkılaştırma programını devreye alacağı beklentisiyle dolarda, diğer tüm ülke para birimleri karşısında bir yükselme söz konusudur. Nitekim geçtiğimiz günlerde avro/dolar paritesi 1,12 seviyelerine kadar gerilemiştir. Küresel etkilerle ülkemizde artan ekonomik kırılganlıkların bilincindeyiz; bunun üstesinden gelecek olan da yine bizleriz. Birçok göstergede son derece iyi seviyeleri yakaladığımız, en yüksek büyüme ve ihracat artışlarını gerçekleştirdiğimiz bu dönemde para birimimiz, manipülatif ataklara maruz kalmaktadır. Son günlerdeki kur hareketleri ekonominin gerçeklerine uygun değildir. Bu manipülasyon girişimlerinin bize olduğu kadar, bunu yönlendirenlere de giderek artan bir maliyeti vardır ve bu sınama ekonomi üzerinden ülkemize sözde diz çöktürmek isteyenler için de sürdürülebilir değildir.”
Yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı önceliklendiren bakış açısıyla ülkenin döviz ihtiyacını en aza indirecek ve bu saldırılara karşı çok daha dayanıklı bir ekonomik yapının hızlı bir şekilde tesis edileceğini söyleyen Oktay, ”Bu doğrultuda ülkemizin ara malı ithalatı ve enerji harcamalarını azaltan, üretim ve ihracatı destekleyen projelerimizi birer birer hayata geçiriyoruz. Böylece ara malı ihtiyacı yerli üretimle giderilerek ülkemizin önemli ithalat kalemlerinin yerli üretimi sağlanacak; hatta bu alanlar yeni ihracat kalemleri olarak ekonomimize katma değer sağlayacaktır. Bununla birlikte yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızın artması, daha fazla üretilmesi ve daha verimli bir biçimde kullanılması yönünde yatırımlarımızı hızlı şekilde artırıyoruz. Bu gibi yatırımların hayata geçebilmesi ve daha fazla üreten bir Türkiye için faizlerin yatırım ortamını destekleyici olması önem arz etmektedir. Amacımız daha çok üreten, daha çok istihdam sağlayan, oluşan katma değerden tüm milletimizin yararlandığı tam bağımsız bir ekonomik yapıyı oturtmaktır. AK Parti’nin Türkiye’ye sağladığı istikrarı, refahı, kalkınmayı sürdürülebilir kılacağız” ifadelerini kullandı.
Oktay, ”Türkiye’de nasıl vesayetleri geride bırakarak daha demokratik bir yapıyı hakim kıldıysak, nasıl güçlü bir kalkınma altyapısı oluşturduysak aynı şekilde üretime ve istihdama dayalı topyekün bağımsız bir ekonomiyi de ülkemize kazandıracağız. Döviz kurlarındaki yükseliş, bazı bütçe giderlerinde artışa neden olurken aynı zamanda bütçe gelirlerini de olumlu yönde etkilemektedir. Bu çerçevede, toplam bütçe dengesine bakıldığında bu etki sınırlı ve yönetilebilir düzeydedir. Bütün bu gelişmelere rağmen ekonomik büyümede sağladığımız başarı ve mali disiplindeki kararlı duruşumuz sayesinde 2021 yılı bütçemizde yüzde 4,3’lük bir bütçe açığı öngörmüşken, OVP’de yüzde 3,5 olarak revize ettiğimiz bu yılı bu oranın altında bir bütçe açığıyla kapatacağız. Önümüzdeki dönemde de mali disiplin ve büyüme hedeflerinden vazgeçmeyerek olası riskleri etkin ve dinamik bir şekilde yöneteceğiz” açıklamasında bulundu.
“Son dönemde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de fiyatlar genel düzeyinde artışlar yaşanmaktadır” diyen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Enflasyon konusunu da yine tek bir parametre yerine farklı dinamikleri ile açıklamak daha doğru olur. Konunun salgının etkileri ve tedarik zincirlerinde tüm dünyada yaşanan bozulmayla birlikte ele alınması gerekmektedir. Tüm dünyada artan emtia, enerji ve navlun fiyatları ile birlikte küresel olarak enflasyon olgusunun oluştuğu bir dönemden geçiyoruz. Enflasyon ve hayat pahalılığını tüm yönleriyle ele alıyor ve vatandaşlarımızın fiyat artışlarından en az etkilenmesi için politika tedbirlerimizi oluşturuyor ve uyguluyoruz. Vatandaşlarımızı fiyat artışlarından korumak amacıyla doğal gazda maliyetin dörtte üçünü ve elektrikte ise yarısını hükümet ve devlet olarak biz üstleniyoruz. Diğer ülkelerle kıyaslandığında, küresel enerji fiyatlarındaki yüksek artışı en az şekilde vatandaşlarımıza yansıtıyoruz. Önümüzdeki dönemde hem yurt içinde hem de yurt dışında üretim alanlarının genişletilmesiyle çıktı artışını sağlayacak ve fiyatların daha sağlıklı bir zeminde oluşmasına katkı vereceğiz. Enflasyonun yükselmesi konusunda aldığımız tedbirler, haksız ve fahiş fiyat artışlarının etkin bir şekilde denetlenmesi ve gerekirse kamu kaynaklarından feragat edilmesi yoluyla enflasyonun vatandaşlarımıza en az şekilde yansıtılması hususunda büyük gayret sarf ediyoruz. Bu duruşumuzu sürdürmeye kararlıyız ve vatandaşlarımızı enflasyonun etkilerine karşı korumaya devam edeceğiz. İşçimiz, memurumuz, asgari ücretlimiz, sağlık personelimiz, öğretmenimiz, güvenlik güçlerimiz, esnafımız ve çiftçimiz dâhil milletimizi enflasyon karşısında ezdirmeyecek ve enflasyonda kalıcı düşüşü temin edecek tüm politika tedbirlerini kararlılıkla uygulayacağız.”
Alınan politika tedbirleri ile birlikte ekonominin 2022 yılında yüzde 5 büyüyeceğini öngördüklerini ifade eden Oktay, ”Küresel ve ulusal düzeyde döviz kuru ve fiyatlar genel seviyesindeki gelişmelere rağmen, döviz kurunda istikrar ve enflasyonla mücadele kararlılığımız sürmektedir. Program döneminde enflasyonla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek, yurt içi tasarrufları artırmak, özel yatırım kaynaklı büyüme yapısını oluşturmak ve alternatif finansman yöntemleri ile yeni yatırım araçları oluşturarak para ikamesini azaltacak uygulamaları hayata geçirmek ve bu bağlamda finansal istikrarı güçlendirmek temel makroekonomik önceliklerimiz olacaktır” dedi.
Oktay, ”2023 hedeflerimize yaklaşırken hesap verebilirliğin ana omurgasını oluşturan mali saydamlıktan asla taviz vermeyeceğiz. Doğrudan milletimizden aldığımız yetki ile yürüttüğümüz çalışmaların hesabını en nihayetinde milletimize vermek asli sorumluluğumuzdur. Salgınla mücadele ve fiyat istikrarının sağlanmasına destek olmak amacıyla önemli miktarda vergi gelirinden vazgeçilmesine rağmen 2021 yılında GSYH’nin yüksek büyümesi, talebin güçlü seyretmesi, e-ticaretin ve kartlı harcamaların artışı, gelir artırıcı tedbirler ile yapılandırma gelirlerinin etkisiyle bütçe gelirlerinin daha yüksek gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Bu çerçevede bütçe açığının milli gelire oranının Orta Vadeli Program’da öngörülen yüzde 3,5 oranının da altında gerçekleşmesini bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Haber Resimleri
,
,
,
,
,
,
,
,
,