Tarih: 19.11.2021 09:15
Seçici ve vurgulayıcı tasarımlar için minimalizm ön planda
Dijital imgeler; televizyon ve internet başta olmak üzere, sinema filmleri, video oyunları, fotoğraf ve animasyonlar, iletişim ortamlarımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu anlamda dijital dünya için geleneksel tasarımların yanı sıra grafik tasarımın da yeri gün geçtikçe önem kazanıyor. Dijitalleşme ile birlikte değişen ve gelişen grafik tasarım konusunda meraklılara özellikle son zamanlarda tercih edilen minimalizm ile ilgili bilgilendirmelerde bulunan İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Grafik Tasarımı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Duygu Dinçeli, neden artık minimalist tasarımların arttığı sorusuna da cevap verdi.
“Seçici ve vurgulayıcı tasarımlar için minimalizm önemli bir ifade aracıdır”
Öncelikli olarak minimalizmin ne amaçla ortaya çıktığından bahseden Duygu Dinçeli,“Minimalizm, 1950’lerin sonlarında ortaya çıkan 1960’larda popülerleşen bir sanat akımıdır. Sadeliği ön plana çıkararak fazlalıklardan arınma, işlevsellik gibi özellikleri de temsil ederek, az görselle çok fazla şey anlatmaya çalışan bir stildir. Sadece sanatla kalmayıp, felsefe, heykel, mimari, moda, edebiyat, müzik gibi birçok alana da yerleşmiştir. Bizim bahsedeceğimiz kısım, grafik tasarımda minimalizmdir. Birçok imgenin zihnimizde yer edinmesi, tasarımları farklı ve dikkat çekici anlatım biçimlerine yönlendirmiştir. Bu açıdan; seçici ve vurgulayıcı tasarımlar için minimalizm önemli bir ifade aracı olmaktadır” dedi.
“Az görselle çok şey anlatmak minimalizm ile mümkün”
Günümüzde de görsel anlamda çok fazla seçenek sunulduğu için etrafımızı kuşatan görsel imgelerin biz istesek de istemesek de zihnimizde yer edinmekte olduğunu belirten Dinçeli, “Etrafımızı kuşatan bütün bu görsel imgelerden hangileri gereklidir? Ya da bu kadar görsel imge içerisinde hangisi daha hızlı algılanmaktadır? Burada düşünmek gerekir. Bu kısımda aklımıza gelen bir konu da minimalizmdir” şeklinde konuştu.
Sadeliği ön plana çıkaran, mümkün olduğunca az görselle çok şey anlatmak isteyen minimalizmin, süslü görsellerin dikkatleri çekmek için yarıştığı dönemde simetri ve düzen birlikteliğini benimseyerek süslemeden uzaklaştırmakta olduğunu ifade eden Dinçeli, “Buradaki amaç, tasarıma bakan kişinin, o tasarımla en dolaysız ve en anlaşılır yoldan bağlantı kurabilmesidir. Olabildiğince az görsel, yazı, obje ve renkle, gözü yormayan net tasarımlar gerçekleştirebilmek, algı karışıklığına da sebep olmamaktadır. Bir fikri ya da nesneyi işlevine uygun olarak fazlalıklardan arındırmak önemlidir. Günümüz tasarımlarına baktığımızda da bu yaklaşımı fazlasıyla görebilmek mümkündür” diye konuştu.
“Global markalar, logo tasarımları ve kurum kimliklerinde minimal bir tarz benimsemektedir”
Dinçeli, bir web sitesi ya da afiş tasarımında konu, bakan kişiyi yormadan belirli bir mantık üzerine inşa edilmesi gerektiğini logolardan örnek vererek şu şekilde açıkladı:
“Özellikle büyük kurumsal ve global markalar, logo tasarımları ve kurum kimliklerinde minimal bir tarz benimsemektedir. Az detay, istenileni doğru aktarabilmek açısından önemlidir. Logoda kullanılan renklerin, şekillerin ve tipografinin ayırt ediciliği sağladığı bilinmektedir fakat minimal şekil ve ana renklerle sade bırakılan logo tasarımlarının daha fazla akılda kalıcı olduğu görülmektedir. Grafik tasarımın temelinde olan yaklaşım da budur. Örneğin; tarihte ilk yapılan kurumsal kimlik çalışmalarından biri olan AEG için tasarlanan logo, zaman içerisinde değişerek sadeleşmiştir. Aynı şekilde en büyük bilişim teknoloji şirketi IBM ya da Pelikan gibi markaların logo tasarımları da birçok kez yenilenerek yalınlaştırılmıştır. Günümüzde de bu değişimleri görebiliriz. Otomotiv markaları üç boyutlu logo tasarımlarını iki boyutlu hale getirilirken, kimi markalar da eski logolarını yorumlayarak tekrar tüketicinin karşısına çıkmaya başlamıştır. Bu değişimin arkasındaki bir sebep, belki de minimalizmin yükselişi, markaların hedef kitlelerini genişleterek şıklıktan öte işlevselliği ön plana çıkarmak istemesidir.”
Dinçeli son olarak yapılan araştırmalar sonucu minimalist tasarımların daha akılda kalıcı olduğunu ileterek, ”Yakın zamandan örnek vermek gerekirse, BMW’nin klasikleşen siyah halkalı logosundaki değişikliği söyleyebiliriz. Yeni logosunda, 3 boyuttan 2 boyuta geçiş sağlanarak siyah çerçevenin kaldırıldığı görülmektedir. Markanın en son 1997 yılında tasarımında değişiklik yapılmış ve 103 yıllık tarihinde en radikal değişimi gerçekleştirilmiştir. Bu değişikliğin sebebi basın açıklamasında sorulduğunda, değişen koşullar altında markanın müşteri portföyünün değişmesi, bu değişime ayak uydurmak için de daha minimal ve modern bir tasarıma ihtiyaç duyulduğunu dile getirmişlerdir. Yapılan araştırmalara bakıldığında da tüketicilere çeşitli firmaların logoları sorulduğunda, karışık renk ve biçimde hazırlanan logoların daha az akılda kaldığı, sade tasarıma sahip logoların daha çok hatırlandığını gözlemlenmiştir. Bunlardan biri de Nike logosudur. Tüketicilere sunulduğunda Nike’ın logosu diğer logolar arasında daha çabuk hatırlanmıştır. Buradan şunu çıkarabiliriz ki sade yani minimalist tasarımlar akılda kalıcı ve etkileyicidir. Etkileyici bir biçimde sadeliği oluşturabilmek dışarıdan her ne kadar kolay bir durum görünse de aslında öyle değildir. Minimalist tasarımın temelindeki sadelik, az ve öz konuşmak gibidir. Minimalizmin sanat ve tasarım alanındaki biçimsel dili hala tercih edilmektedir. Bunun bir sebebi de dijitalleşmenin sanat ve tasarım alanında sunduğu fırsatların artmasıdır. Bu artış, görsel uyaranların hızlıca fark edilmesini kısıtlamaktadır. Bu kısıtlama ve karışıklığın içerisinde az çoktur anlayışıyla ayırt edilebilen bir tasarım anlayışına sahip olabilmek önemlidir” dedi.
Haber Resimleri
,
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
google-site-verification=fbYrMdn3Hyi0caRejTjzseDQOCgT9wF5nMcdT4_yxLI